Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,8028 | 34,8655 | |
EURO | 36,5548 | 36,6207 |
CUMHURİYETİMİZ YÜZ YAŞINDA
Değerli okurlar merhabalar;
Yıl 1919, yıl 2019. Mustafa Kemal Paşa’nın 16 Mayıs 1919 tarihinde eski ve yıpranmış Bandırma Vapuru ile 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkışı ile başlayan Cumhuriyetimizin kuruluşunun temellerinin atıldığı tarihin yüzüncü yılındayız.
Cumhuriyetimizin ilan edildiği tarih, 29 Ekim 1923 olup, aslında kuruluşun 100. Yılı olarak 2023 yılı bilinmektedir.
Ancak bir temelin atıldığı tarihi ele alırsak 19 Mayıs 2019 tarihinin 100. Yıl başlangıcı olması ve kutlamaların 29 Ekim 1923’ün 100. Yıldönümü 29 Ekim 2023’e dek sürdürülmesi kanaatindeyim.
Bu kanıya nereden vardığımı ve yazımın başlığını teşkil eden soruya yanıtımı aşağıda sunacağım.
Sadi BORAK’ın “ATATÜRK’ün İstanbul’daki Hayatı” kitabından alınan ve bu hareketin başladığı tarihte Osmanlı İmparatorluğundan elde kalan payitaht İstanbul da münteşir Mütareke Basınının önde gelenlerinden Alemdar Gazetesinin yazarlarından olan Refii Cevat 4 Şubat 1919 tarihinde M. Kemal Paşa ile Şişli’deki evinde bir görüşme yapar.
Refii Cevat bu görüşmeyi şöyle aktarır :
“Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki:
– Biraz daha oturunuz lütfen.
Oturdum. Şöyle bir konuşma geçti aramızda;
– Soracağınız sorular bitti mi?
– Bitti Paşam.
– Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur? Diye bir soru sormanızı beklerdim.
– Af buyurunuz Paşa hazretleri, bugün içinde bulunduğumuz bu şartlardan bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım.
– Siz gene de böyle bir soru sormuş olunuz, ben de cevabımı vereyim, fakat yazmamak şartıyla.
– Zatıalinizi dinliyorum Paşa hazretleri.
– Bakınız Cevat Beyefendi, sizin imkansız gördüğünüz kurtuluş yolları vardır. Bu gün herhangi bir teşkilatçı Anadolu’ya geçer de milleti silahlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir.
“Heyecanlanmıştım. I. Dünya Savaşı süresince gücümüzü öylesine tüketmiştik ki elimizde hiçbir şey kalmamıştı. Harplerden sağ kalanların ise ayakta duracak halleri yoktu.
– Nasıl olur Paşam! Diye yerimden fırladım. Paşa sakindi :
– Aklınızdan geçenleri tahmin ediyorum, dedi; doğrudur. Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de içyüzleri var.
-Nasıl Paşam.
-Anlatayım. Siz sanıyor musunuz ki, savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir. Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır.
İtalya’nın da başı dertte. onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler.
Sonuçta, Anadolu’da başlayacak bir milli direnişle hiçbiri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır.
– Paşam, milli direniş, güzel. Ama neyle? Hangi askerle, hangi silahla, hangi parayla? Maalesef Paşam, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız.
-Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür. Ama çölden bir hayat çıkarmak lazımdır. Çöl sanılan bu alemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır. Bu teşkilat organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur.
Mustafa Kemal’e veda ettim; matbaaya geldim. Ne kafam almıştı ne mantığım. Daha doğrusu anlattıkları bana deli saçması gibi gelmişti.
Matbaada arkadaşlar anlat diyorlardı; neler söyledi?
Anlattım:
"Şu sıralar Anadolu’ya geçilir, orada teşkilat kurulur, vatan bağımsızlığına kavuşur, millet de özgürlüğüne kavuşurmuş," anladınız mı arkadaşlar:
BU DELİ DEĞİL, ZIR DELİYMİŞ.
Refii Cevat, Kurtuluş Savaşımız zaferle taçlandırdıktan sonraki itirafında şöyle demektedir:
O günlerde, o şartlar içinde İstiklal Mücadelesine atılıp Türkiye’yi kurtarmaktan söz edenlere karşı herkes benim gibi düşünürdü;
O günlerde böyle düşünen TEK ADAM oydu, TEK ADAM.
(Refii Cevat (ULUNAY); Kurtuluş savaşı boyunca Milli Mücadeleyi baltalayan yazılar yazmış, sonunda 150 liklerle beraber sürgüne yollanmıştır.)
Değerli okurlar, bu naçizane düşüncelerimi takdirlerinize sunar, daha nice yüz yıllarda huzurlu, her türlü alanda gelişmiş modern bir TÜRKİYE’de görüşmek üzere sağlıklı mutlu günler diler saygılar sunarım.